Nobel ödüllü ilk ve tek edebiyatçımız Orhan Pamuk’un ilk
romanı “ Cevdet Bey ve Oğulları”. Bu eseri Pamuk 22 yaşında başlayıp 26 yaşında
bitirmiştir, ama ne bitirme! İletişim yayınlarından çıkan eser 610 sayfalık
güçlü bir hacme sahiptir.
Nişantaşı’nda zemin salmış bir ailenin 3 kuşağı anlatılır. Cumhuriyetin ilk yılları ve Modern İstanbul’a
geçiş ile zaman mevhumu ilerler. İsminden de anlaşılacağı üzere Cevdet Işıkçı,
ailenin büyüğü ve babası. Köşk metaforu sosyal sınıf simgesi. Olaylarda kuşak
çatışması ve ailede ki değişimden kaynaklı arıza ve hataları gözler önüne serer. Eserin ilk bölümü olan 85 sayfada Pamuk, sadece
1 günü anlatmış, evet bir günü anlatmıştır ama ne anlatma. Hiç sıkmaz sizi öyle
bir sürükler ki genç bir yazarın fazlaca girdiği ayrıntıları bile görmezden
gelirsiniz.
Öyle aksiyon falan bulunmamakla birlikte bir ailenin
gündelik sıkıntı ve mutlulukları ancak bu kadar merak ettirilebilir. Sanki Cevdet Bey’in günlüğünü okurcasına bir
etkileyicilik, kasıtlı yapılmış yazım yanlışları “abtes”
gibi size doğallığın içine çekecektir.
Orhan Pamuk’un çoğu romanını okumuş biri olarak diyebilirim
ki; Cevdet Bey ve Oğulları bambaşka bir kalemden çıkmış gibi, o kadar sadeliğin
ve sıradanlığın içinde, bu kadar sürükleyiciliği başka bir eserde daha karşılaşmadım
ne yazık ki. Klasik roman uyarlaması giriş gelişme sonuç olmasına karşın
ediplik bu olsa gerek. Sanki kalemi eline alsan yazabilecekmişsin gibi his
vermekle, bu kararlılığı sağlamanın hayalini bile kuramıyorsunuz. Eser güzel
mi? Güzel. Başyapıt mı? Hayır. Kendisine sorulduğunda o da “ilk romanımız
kısmet” der, geçiştirir.
Türk burjuvazisi en iyi tahlil eden Orhan Pamuk’u tavsiye
etmek ne haddimize, ama bir tatil beldesinde 1 ayınızı ayırarak, aklınızı
yormayarak, dizi kıvamında ki bu kalın kitaba cesaret edebilirsiniz belki de.
Saygı ve hürmetle...
Yunus Yücetürk
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder